قول الله
تعالى: {إلا من
أكره وقلبه
مطمئن بالإيمان
ولكن من شرح
بالكفر صدراً
فعليهم غضب من
الله ولهم
عذاب عظيم}
/النحل: 106 /.وقال:
{إلا أن تتقوا
منهم تقاة} /آل
عمران: 28/: وهي تقيَّة.
وقال: {إن
الذين توفاهم
الملائكة ظالمي
أنفسهم قالوا
فيم كنتم
قالوا كنا
مستضعفين في
الأرض - إلى
قوله - عفوًّا
غفوراً}
/النساء: 97 – 99 /.وقال:
{والمستضعفين
من الرجال
والنساء
والولدان
الذين يقولون
ربنا أخرجنا
من هذه القرية
الظالم أهلها
واجعل لنا من
لدنك ولياً
واجعل لنا من
لدنك نصيراً}
/النساء: 75/.
Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Kim iman ettikten sonra
Allah'ı inkar ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkara) zorlanan başka-
fakat kim kalbini küfre açarsa, işte Allah 'ın gazabı bunlaradır, onlar için
büyük bir azap vardır. "(Nahl 106) "Ancak kafirlerden gelebilecek bir
tehlikeden sakınmanız bundan müstesnadır (ayrı tutulur). "(Al-i İmran 28)
Ayette geçen "....", takiyye, sakınma anlamınadır. "Kendilerine
yazık eden kimselere melekler canlarını alırken 'ne işte idiniz!' dediler.
Bunlar 'Biz yeryüzünde çaresizdik' diye cevap verdiler. Melekler de 'Allah'ın
yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" dediler. İşte onların
barınağı cehennemdir. Orası ne kötü bir gidiş yeriçiir.Erkekler, kadınlar ve
çocuklardan (gerçekten) aciz olup, hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol
bulamayanlar müstesnadır. İşte bunları, um u/ur ki Allah affeder, Allah çok
affedicidir, bağışlayıcıdır. "(Nisa 97- 99) "Size ne oldu da Allah
yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından
bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!' diyen zavallı erkekler,
kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!"(Nisa 75)
فعذر الله
المستضعفين
الذين لا
يمتنعون من ترك
ما أمر الله
به، والمكره
لا يكون إلا
مستضعفاً،
غير ممتنع من
فعل ما أمر به .وقال الحسن:
التقيَّة إلى
يوم القيامة .وقال ابن
عباس، فيمن
يكرهه اللصوص
فيطلِّق: ليس
بشيء .وبه قال ابن
عمر وابن
الزبير
والشعبي
والحسن .وقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم:
(الأعمال بالنيَّة).
Görüldüğü üzere Allahu Teala, emrettiği şeyi terk etmekten
kaçınmayan çaresizleri mazur görmektedir. Zorlanan kimse ise ancak çaresizdir
ve kendisine emredilen şeyi yapmaktan kaçınamayacak derecede zayıf bir
kimsedir. Hasan-ı Basri şöyle der: Ayette geçen ".lZ= sakınma",
kıyamete kadar geçerlidir demiştir. İbn Abbas hırsızların zorlaması neticesinde
hanımını boşamak zorunda kalan kimse için yaptığına itibar edilmezdemiştir. İbn
Ömer, İbnü'z-ZUbeyr, Şa'bi ve Hasan-ı Basri bu görüştedirler. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ''Ameller riiyetlere göredir" buyurmuştur.
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن خالد بن
يزيد، عن سعيد
بن أبي هلال،
عن هلال بن
أسامة: أن أبا سلمة
بن عبد الرحمن
أخبره، عن أبي
هريرة:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يدعو
في الصلاة:
(اللهم أنج
عيَّاش ابن
أبي ربيعة،
وسلمة بن
هشام،
والوليد بن
الوليد،
اللهم أنج
المستضعفين
من المؤمنين،
اللهم اشدد
وطأتك على
مضر، وابعث
عليهم سنين
كسني يوسف).
[-6940-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazında şöyle dua ederdi:
''Allah'ım! Ayyaş b. Ebi Rebia, Seleme b. Hişam ve el-Velid b.
el-Velid'i kurtar! Allah'ım kafir/erin zulmü altında ezilen, kurtulmaya çare
bulamayan diğer mu'minleri (müstaz'afları) kurtar! Allah'ım Mudar kabilesini
ezip, iyice perişan et, onları yerle bir eyle, onlara Hz. Yusuf'un zamanındaki
kıtlık yıllarını gönder. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Tehdit ve zor kullanma." Zor kullanma (ikrah)
başkasını yapmak istemediği bir şeye zorlamak anlamına gelir. İkrahın dört
şartı vardır:
1- Zor kullanan kimsenin tehdit ettiği şeyi yapmaya gücü
yetmesine karşılık, tehdide maruz kalan kaçarak bile olsa bunu savuşturmaktan
aciz olmalıdır.
2- Tehdide maruz kalan kimse kendisinden istenilen fiili
yapmadığı takdirde zor kullanan kimsenin söylediğini yapacağına yakın
derecesinde zan taşımalıdır.
3- Zor kullanan kimsenin yaptığı tehdit o an için geçerli
olmalıdır. Tehdit yönelten kimse "Eğer şöyle yapmazsan seni yarın
döverim" dese, bu tehdide maruz kalan kimse tehdit altında kalmış
sayılmaz. Ancak tehdit yöneiten kişi çok kısa bir zaman dilimini telaffuz etse
veya tehdidinden dönmemek gibi bir adeti bulunsa bu takdirde zorlamaya maruz
kalmış sayılır.
4- Tehdide maruz kalan kimse yaptığı fiili gönül rızasıyla
yaptığını gösterecek davranışlar sergilememelidir.
Çoğunluğu oluşturan bilginlere göre tehdidin söz ve fiille yapılmış
olması arasında herhangi bir fark yoktur. Fiill tehdit açısından -bir kimseyi
haksız yere öldürmek örneğinde olduğu gibi- ebediyyen haram olan bir fiil
istisna tutulmuştur. Bilginler tehdide maruzkalan kimsenin zorlandığı fiili
yapI1{amakla .mükellef olup olmadığı noktasında farklı görüşler ortaya
atmışlardır. Şi&h Ebu ıshak eşŞirazı şöyle demiştir: Bilginler bir kimseyi
öldürmeye zorlanan kimsenin, bundan kaçınmakla ve kendisini savunmakla yükümlü
olduğu, o kişiyi öldürdüğü takdirde günaha gireceği noktasında icma
etmişlerdir. Bu da bizezorlanan kimsenin o durumda mükellef olduğunu'
göstermektedir. Aynı şeyleri İmam Gazzalı ve başkalarının ifadesinde de görmek
mümkündür. Bilginlerin açıklamalarının zorunlu sonucu, sözkonusu ihtilafın
zorlama faktörüyle şeriatın çağrısının birbiriyle uyumlu olması durumuna mahsus
olduğudur. Bir kafiri öldürmeye ve Müslüman olmaya zorlama durumu buna
örnektir. Buna karşılık bir kimseyi öldürmeye zorlama örneğinde olduğu gibi
zorlama faktörüyle şeriatın çağrısı birbiriyle ters düştüğünde kişinin onu
öldürmemekle yükümlü olduğu noktasında ihtilaf yoktur. İhtilaf, ikrah-ı müld
durumunda kişinin mükellef olup olmadığı noktasındadır. İkrah-ı müld, kişinin
zorlandığı fiili yapmaktan başka çare bulamadığı durumlardır.
Bilginler tehdidin niteliği konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Öldürme, herhangi bir organı kesme, şiddetli bir şekilde dövme, uzun süre
hapsetme tehdidi ittifakla geçerli kabul edilirken, hafifçe dövme ve bir ya da
iki gün hapsetme tehdidinin geçerli olup olmadığı noktasında ihtilaf
edilmiştir.
"Kalbi imanla dolu olduğu halde." Bu ifade, kendi
rızasıyla dinden dönene çok ağır bir tehdittir. Buna karşılık zorlanarak bunu
yapan kişi, ayetin hükmüne göre mazurdur. Zira müspet bir hükümden yapılan
istisna olumsuz anlamı ifade eder. Dolayısıyla küfre zorlanan kimsenin ayette
ifade edilen tehdide dahil olmaması gerekir. Meşhur olduğu üzere zikredilen
ayet Ammar b. Yasir hakkında inmiştir. Nitekim Ebu Ubeyde b. Muhammed b. Ammar
b. Yasir şöyle demiştir:
"Müşrikler Ammar'ı yakalayıp, ona işkence ettiler. Neticede
onların istedikleri bazı şeylerde kendilerine uydu. Ammar Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e yaptığı şeyden yakınınca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem "Kalbini nasıl buluyorsun?" diye sordu. Ammar "imanla
dopdolu" deyince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Sana yine böyle
yaparlarsa sen de öyle davran" buyurdu. Bu haber mürsel olup, ravileri
sikadır. Haberi Taberi rivayet etmiştir.
"Ancak kafir/erden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız
başkadır." Ayette geçen "ölZ","takıyYe" yani onlardan
korkarsanız istediklerini yapınız demektir. İmam Buhari bu açıklamayı Ebu
Ubeyde'nin ifadesinden almıştır. Ebu Ubeyde, tukat ve takıyye aynı manadadır
demiştir. Biz de şunu ekleyelim: Bu kelime Al-i İmran suresinin tefsirinde
geçmişti. Ayetin manasına gelince, bir mu'min bir kafiri zahiren ve batınan
dost edinmesin. Ancak zahiren ondan sakınması müstesnadır. Bu durumda ondan
korktuğunda kendisiyle dost olabilir. Ancak içinden ona düşmanlık besler.
"Görüldüğü üzere Allahu Teala, emrettiği şeyi terk etmekten
kaçınmayan çaresizleri mazur görmektedir." Yani onlar mağlup olduklarında
mazurdurlar. Zorlanan kimse, kendisine emredilen şeyi yapmaktan kaçınamayan
zavallı ve aciz bir kimseden başkası değildir. Onu tehdit eden yaptığı tehdidi
yerine getirmeye kudreti olan bir kimsedir. Çünkü o kendisinden istenilen fiili
yapmamazlık edemez. Tıpkı zorlanan kimsenin istenilen fiilden kaçınamadığı
gibi. Netice olarak zayıf ve aciz kimseler (müstazaf) tıpkı zorlanan (mükreh)
hükmündedir.
"Hasan-ı Basri Ayette geçen "ölZ= sakınma",
kıyamete kadar geçerlidir demiştir." Abd b. Humeyd ve İbn Ebi Şeybe'nin
nakillerine göre Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Sakınma (takiyye) mu'min
için kıyamet gününe kadar caizdir. Ancak adam öldürme de takıyye olamaz.
"(İbn Ebi Şeybe, Musannef, VI, 474) Abd b. Humeyd'in rivayeti ise
"Ancak Allahu Teala'ın haram kıldığı nefsi öldürmede geçerli
değildir" şeklindedir. Yani başkasını öldürmeye zorlanan bir kimse kendi
canını başkasının canına tercih ettiği için mazur değildir. Biz de şunu
ekleyelim: "Takıyye" kelimesinin manası insanın içindeki inancını ve
başka şeyleri başkasına açık etmekten kaçınması demektir. Beyhakl'nin nakline
göre İbn Abbas şöyle demiştir: "Takıyye kalp imanla dopdolu iken dille
yapılır ve kişi adam öldürmek maksadıyla kimseye el uzatmaz."
"İbn Abbas hırsızların zorlaması neticesinde hanımını
boşamak zorunda kalan kimse için yaptığına itibar edilmez demiştir. İbn Ömer,
İbnü'z-ZUbeyr, Şa'bı ve Hasan-ı Basri bu görüştedirier." Abdurrezzak'ın sahih
bir isnadla İkrime'den nakline göre İbn Abbas tehdide maruz kalarak yapılmış
boşamayı geçerli saymazdı.
İbn Battal, İbnü'l-Münzir'e uyarak şöyle demiştir: Müdehitler,
küfre zorlanan ve öldürüleceği korkusuyla kalbi imanla dopdolu olduğu halde
kafir olan kimsenin kafirliğine hükmedilemeyeceği ve hanımının kendisinden boş
düşmeyeceği noktasında icma etmişlerdir. Ancak Muhammed b. el-Hasen şöyle
demiştir: Böyle bir kimse -içten içe Müslüman bile olsa- küfrünü açıktan
yaparsa mürted olur ve karısı kendisinden boş düşer. İbn Battal, bu söz naslara
muhalif olduğu için cevap vermeye değmez, demiştir. Bazı bilginler ise şöyle
derler: Sözkonusu ruhsatın mahalli sözdür. Puta tapma veya bir Müslümanı
öldürme ya da domuz eti yeme veya zina etme gibi fiille ilgili şeylerde ruhsat
sözkonusu değildir. Evzaı ve Sehnun'un görüşü bu doğrultudadır. İsmail
el-Kadl'nin sahih bir senedIe nakline göre Hasan-ı Basri ilişilmesi haram olan
bir cana kıymada takıyye olmayacağı kanaatinde idi. Bir grup bilgin ise zorlama
altında söylenen sözle, yapılan fiil birbirine eşittir demişlerdir. Bilginler
zorlamanın tanımı üerinde ihtilaf, etmişlerdir. Abd b. Humeyd'in sahih bir
isnadla nakline göre Hz. Omer şöyle demiştir: "Bir kimse hapse
konulduğunda veya bağlandığında ya da işkenceye maruz kaldığında canından emin
değilse zorlama altındadır. Kadı Şureyh'ten buna benzer ancak daha uzun bir
rivayet nakledilmiştir. Bu rivayette "Dörılşey vardır ki bunlarla zorlama
gerçekleşir: Hapse atmak, dövmek, tehdit yöneltmek ve bağlamak." İbn Mesud
ise şöyle demiştir: "Herhangi bir söz, benden iki kamçıyı savuşturuyorsa
onu söylerim." Çoğunluğu oluşturan bilginlerin görüşü bu doğrultudadır.
KOfeli bilginlere göre bu konuda ayrıntı vardır. (Bilginler zorlama altında
yapılmış boşama hakkında ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğu oluşturan bilginler
böyle bir boşamanın geçerli olmadığı kanaatine varmışlardır. Bu konuda İbn
Battal sahabilerin icmaı olduğunu nakleder. KOfeli bilginler ise böyle bir
boşamanın geçerli olduğu kanaatindedirler. Zühri, Katade ve Ebu Kılabe' den
buna benzer bir görüş '1akledilmiştir. "Nebi s.a.v. 'Ameller niyet/ere
göredir' buyurmuştur."
Bu hadisin geniş bir çıklaması Sahih'in ilk hadisinde
yapılmıştı.